CHP Küme Başkanvekili Engin Altay, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Altay, şunları söyledi:
“EYT TEKLİFİ ORTADA YOK LAKİN İMZA GÖSTERİSİ VAR”
“Dün burada ‘EYT’ dedim, Genel Heyete geçtim, vay gösteriler başlamış. EYT güya Meclis’e gelmiş, AK Partili vekiller kameralar karsısında, cep telefonları karsısında, EYT kanun teklifine imza atarken poz veriyorlar. Foto gösteri yarışı başlamış, EYT gösteri, imza gösteri yarışı başlamış ve milyonların umudunu imza gösteriye çevirmişler. Pes! Sordum, ‘hakikaten metin geldi mi Meclis’e’ dedim. Kem küm, gak guk…
Bekliyoruz, verilmiş kelamlar var. Metin ortada mı? Bana sorarsanız yok. Bilhassa bizim basıncımız, dün burada söylediklerimiz, EYT’lilerden gelen ağır talepler… Ak Parti’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kanun yapma, yerinde imza gösteri yapma görseli sergilenerek yeniden milyonların umuduyla adeta dalga geçilmiş üzere görünüyor. Şayet teklif nitekim dün geldiyse, imzaya açıldıysa, kağıda imza atmak kolay. Bugün bu teklifi Meclis Başkanlığı’nda görmek istiyoruz. Bugün… Şayet bugün bu gelmiyorsa Meclis Başkanlığı’na, bilin ki teklif şimdi ortada değildir.”
“EYT MECLİS’TEN 2 SAATTE ÇIKAR”
“Maliye Bakanı ‘para var, sorun yok’ diyor, hoş. Cumhurbaşkanı ‘Yeni yıla kalmayacak’ demişti. Kaldı Erdoğan… Yani EYT’liye anasının ak sütü üzere hak olan o maaşları 2 ay geç verirsen kâr edeceğini mi düşünüyorsun? Ver vaktinde, hani yeni yıla kalmayacaktı. Artık şubat deniyor… Ey EYT’liler; tamam bu iş bitti gözüyle bakarsanız bu Mart’a kalacak, tahminen Nisan’a. Buradan EYT’lilere davette bulunuyorum: Basınca devam, talebe devam, feryada devam, bunlar bu lisandan anlar.
Öyle görülüyor ki, EYT’liler 3 ay geç alacaklar bu maaşları. Yani Ocak, Şubat, tahminen Mart’ı bile. Özlem Hanım dün diyor ki AK Parti Kümesi: ‘Mart, bakalım aşikâr olmaz’ noktasında. Haydi Mart’ta alacaklarını varsayalım, bastıracağız, inşallah olacak; Ocak ve Şubat ne olacak? EYT’linin iki aylık maaşı ne olacak Erdoğan? Göz dike dike bunu mu buldun, EYT’linin üç kuruş maaşına mı, emekli maaşına mı göz dikiyorsun? Yetmedi mi milletin kesesini boşaltman? Gösterisi bırakın ve teklifi bugün başkanlığa ulaştırın kardeşim.
Cumhuriyet Halk Partisi hazır, kelam verdik; hiç kem küm yok, orası burası yok. Vatandaşın aleyhine bir şey yoksa, EYT’linin aleyhine bir şey yoksa, bu teklifin Meclis’te bir saat kurulda, bir saat Genel Kurul’da işi var, iki saat… Tıpkı gün kurulda bir saat, tıpkı gün Genel Kurul’da 48 saat kuralını partilerin mutabakatıyla esnetiriz ve Genel Kurul’dan çıkarırız. Çıkmıyorsa, bilin ki AK Parti EYT’lilerin umutlarını gereç yapmaya, EYT’lilerin umutlarıyla oynamaya devam ediyor.”
“EYT İLE EST DE ÇÖZÜLMELİ”
“AK Parti, Erdoğan; ışık topu üzere bir sıkıntımız daha var. Bir de ne var? EST… Artık bunu konuşacağız, emeklilikte staja takılanlar. Sayın Bakan, ‘işte bu devlette çalıştılar da devlet kaçak emekçi mi çalıştırdı da şudur, budur…’Bu bir haktır, bir hak talebidir ve EST sıkıntısını, yani kamuoyunun genel olarak bildiği haliyle staj mağdurları sorununu de paşa paşa çözeceğiz. Buradan hiç geriye dönüş yok. EST’yi de hallet ve artık EYT’lilerin sabrını daha fazla taşırma.”
“ZENGİNE VAR EYT’LİYE YOK”
“Soruyoruz Erdoğan’a: Zenginin parasını dolar karşısında korumak için kur muhafazalı mevduat diye bir ucube sistemi çıkardın ve bugüne kadar 92 milyar Hazine’den zenginin parası dolar karşısında bedel kaybetmesin diye para ödedin. Yoksul fukaranın yok o denli parası, zengine ödedin. Çocuk bezinden, sütten, peynirden, doğalgazdan aldığın vergiyi, götürdün 92 milyarı verdin.
Bunla kalsan yeterli, ne yaptın? Bunların 19 milyarlık vergisinden de vazgeçtin. Pekala, 92 milyar, 19 milyar bitti mi? Hayır bizim mevzuatımıza nazaran Hazine’nin ödediği kadar da Merkez Bankası ödüyor bu KKM’lere. Ne kadar o? Merkez Bankası açıklamadı. Yılsonu bilançosunda göstereceğim dedi, göstermedi. Meclis’te de bilgi vermediler. Artık soruyoruz Merkez Bankası’na, her şeyi arapsaçına çeviren Merkez Bankası’na sen kaç lira verdin kur muhafazalı mevduat sahiplerine?
Sen ister söyle ister söyleme, bizim mevzuatımıza nazaran uzmanlar bunu hesapladığında, en az 90 milyar da sen verdi. Ne etti? 200 milyar TL, eski parayla katrilyon, 200 katı. Ne uğruna? Niçin verdin? Yoksul fukaradan topladın, devletin kasasından, kesesinden, zenginin banka hesaplarına niçin para getiriyorsun? Versene EYT’ye. Bak EYT’liler 2 aydır hak ettikleri maaşı alamamış olacaklar. EYT’liden çal, zengine ver. EST’liden sakın, zengine ver. Bunu kabul etmek mümkün değil.
Bugün beyefendi bu imza atmış. Kur muhafazalı mevduat vergi muafiyetinin mühletinin 2023 sonuna kadar uzatmış. Pes! Yani diyor ki, ‘ben zenginden vergi almam kardeşim; yoksul fukaranın alışveriş yaparken ödediği ÖTV, KDV beni işimi görüyor.’ Ayıp… Devletin bütün yükünü yoksul fukaraya yükledin ya.
Millet markete gidemiyor, millet süt, peynir, et alamıyor. Bu, şu demek: 2023’te en az 19 milyar -2022’de o kadardı- paradan devlet alacağından, zenginden alacağından vazgeçti. Yoksul fukaradan alacağından vazgeçmiyor. EYT’yi uzattığı günü kâr sayıyor, zengini muhafazayı da vazife sayıyor, bu türlü bir baş Türkiye’yi yönetiyor.”
“MİLLETİ SOĞUKTA BEKLETMEKTEN ZEVK Mİ ALIYORSUNUZ?”
“Enflasyon oransal olarak düşse ne olur? 2 liralık simit 7,5 lira olmuş, 2 liralık ekmek 5 lira olmuş, 12 liralık süt 34 lira olmuş, öğrencileri kafeteryada yediği, okul kantininde yediği 7 liralık tost 25 lira olmuş Erdoğan… Daima söylüyorum; 2826 lirayken minimum fiyat 54 kilo dana et alıyordu minimum fiyatlı, artık 8500 lira yaptın ve 37 kilo alıyor. Söyledim, tekrar söylüyorum: Minimum ücretlinin 17 kilo etini 2 yılda çaldın, çaldın, sofrasından çaldın.
Bu ortada Nebati devreye giriyor, ‘enflasyonu bilerek ansızın düşürmüyoruz’ Bak bak, başa bak! Ülkenin Maliye Bakanı diyor… Nebati, vatandaş inim inim inliyor. Madem bu türlü bir yeteneğin var, enflasyonu bilerek ve birdenbire düşürmek üzere bir yeteneğin var fakat sen düşürmüyorsan, bilerek düşürmüyorsan, şöyle mi diyelim yani? İnsanların et, süt, peynir, simit alamamasından zevk mi alıyorsun sen?
Emeklilerin Et Süt Kurumu’nda kuyruğa girmesinden; emeklilerin, vatandaşların, halk ekmek büfelerinin önünde ucuz ekmek almak için kuyrukta üşümelerinden zevk mi alıyorsun? Bunun için mi bilerek, ansızın düşünmüyorsun enflasyonu? Ya da insanların meskeninde kombiyi kapatıp, battaniyeye sarılıp oturmasından zevk mi alıyorsun Sayın Nebati? Bu nasıl bir laf ya?”
“6 ÇEŞİT KUR OLUR MU?”
“Merkez Bankası bugün yeni bir bildirim yayınlamış, firmaların yurt dışı kaynaklı dövizleri için başka döviz kurlarına nazaran daha yüksek bir kur uygulayacağını hazırlamış. Batık kasayı, bitik kasayı, boş kasayı doldurmak için dönüşüm takviye kuru açıklıyor. Aslında artık döviz kuru nedir? Türkiye’de 6 tane kur var, 6 farklı kur var. Merkez Bankası her gün iş günü saat 15:00’te açıklıyor bunu.
Bu Merkez Bankası’nın kuru, resmi kur. E özgür döviz ofisleri var, özgür piyasada döviz kuru öbür. Özel bankaların kuru daha diğer; yani isim vermeyeyim artık özel banka anlayın. Bunların kuru da farklı. E kamu bankaları var; Vakıf, Halk, Ziraat… Bunların kuru da öbür. Bir de dönüşüm kuru çıktı. Merkez Bankası diyor ki ihracatçıya, turizmciye: ‘Dövizini bana getir, piyasa 17’yse ben sana 19 vereyim.’ 128 milyar doları art kapıdan satarken kasanın boşalacağını, Türkiye’nin Merkez Bankası’nın bu türlü bir riske, krize gireceğini hesaplamayanlar, artık döviz dönüşüm takviyeli kur gelmiş.
Merkez Bankası yüksek kurdan döviz alma peşinde. Merkez Bankası’nın 10 yıldır tutmuş bir iddiası yok. Amaçtan geçtim, maksattan geçtim… Sorun merkez Bankası’nın vazifesi, işte enflasyon, fiyat ayarlaması, enflasyonla gayret, vesaire… Merkez Bankası enflasyon iddiasını hiç tutturamadı hiç, 10 yıldır hiç tutmamış. 2022’de 23.2 demiş iddiası, ne olmuş? 64.5. Pes! Sapma yüzde 300.
Başka örneği var mıdır bunun? Yoktur. Dünyada bu kadar varsayımında sapma olan bir merkez bankası bulamazsınız. Amaçları esasen geç, mesela 2022 için yüzde 5 gaye koymuş, yüzde 64’le tamamlamış. Sapma? Maksattaki sapması yüzde 1280, varsayımdaki sapması yüzde 300. Bu türlü Merkez Bankası olur mu? Olmaz.”
“SİNAN ATEŞ CİNAYETİ ÖRTBAS EDİLEMEZ”
“Türkiye, Sinan Ateş cinayetini konuşmaya devam edecek. Konuşmalı da… Zira Sinan Ateş cinayetinde ipe un sermenin tipik bir örneğini görüyoruz, kamu vicdanının kanatıldığını görüyoruz. Sayın Erdoğan, Fırat’ın doğusunda kendini Hz. Ömer’e haşa benzetirsin, ‘Fırat’ın doğusunda kaybolan koyundan mesulüm’ dersin, bu cinayetle ilgili niçin susarsın? Niçin susarsın?
Sinan Ateş cinayetiyle ilgili devlet daha ne kadar üç maymunu oynayacak? Tolgahan Demirbaş, Sayın Olcay Kılavuz’un evinde gözaltına alındı. Salındı, sonra tekrar alındı, yeniden salındı. Bugün artık tekrar alındı ve tutuklandı. Birebir halde Emre Yüksel, Ülkü Ocakları Genel Başkanı, tutuklandı. Şimdi Olcay Kılavuz’un tabirine başvurulacak mı, merak ediyorum. Şahit olarak başvurulacak mı, merak ediyorum.
Başvurulmalı mı? Olağan koşullar altında -lisedeyken biz NŞA derdik- başvurulmalı lakin başvurulacak mı? Sahiden merak ediyorum ve başvurulmalıdır. Bir cinayet, Başkent’in göbeğinde işlenmiş bir cinayet aydınlatılmalıdır. Ucu nereye sarfiyat bilmem, kimseyi de peşinen itham etmem fakat Ankara’nın ortasında işlenmiş bir cinayetten ortaya kirli kokular saçılıyor. Devlet bunu örtbas edemez, etse de üç ay edebilir. Üç ay sonra devlet bu ile ilgili ne var ne yoksa -3,5 ay diyelim- ortaya zati çıkaracaktır.”